Yürüyen Duvar anlatısı
bir fenomen olmaktan öte, fenomenüstü bir sufiist vakıa oluşuyla alacalaşan bir
efsaneci çıkışın huşu içinde dalgınlığını sürdürürken hayallenen hareketli bir
tasvirdir. İmkansızlığın yenilgisidir. Her şeyi mümkün kılarız biz diyen Bektaş
Veli’yi sevenlere mesaj atmak gerekirse şunu yazarım:onun sonsuz ufkundan doğan
fikirler yürüttü cansız duvarı horasandan viyana kapılarına kadar. Hacı’nın
çizdiği hatlar doğrultusunda uzakları yakın eden harabati babalar makedonyaya
gelip buradan açtı yolları hem doğuya hem de batıya ve tuttu mayası bazılarınca
küçümsenen hülyalı isteklerin çılgın sevdalar yaratan soruların. Karagöz’ü ve
Nasrettin’i bir araya getirecek bir filmin senaryosunu yazmaya başlasam mı
gibilerinden bir soru. Acaba aralarında nasıl muhabbetlere sebep olurdu
yürüyenduvarlılıkları bu iki kişinin; nasıl bir ayinsel dalgıncılık ve uyanışlı
kitlesellik seslenirdi birbirinin gözüne bakarken ve uçar iken kanatsız.
“Yapılabileni
yapmakla övünme sen bana! Hadi bakalım yapılamayanı yap, benim düşünce sistemim
böyledir. Benim fikrim herşeye rağmen kesintisiz yürür ve hem de nasıl işaretlendirir
noktalı algılamaları!”
No comments:
Post a Comment