Saturday, September 20, 2014

“YÜRÜYEN DUVAR” KESİTLERİNİN YENİCİ DAHASI



Yürüyen Duvar anlatısı bir fenomen olmaktan öte, fenomenüstü bir sufiist vakıa oluşuyla alacalaşan bir efsaneci çıkışın huşu içinde dalgınlığını sürdürürken hayallenen hareketli bir tasvirdir. İmkansızlığın yenilgisidir. Her şeyi mümkün kılarız biz diyen Bektaş Veli’yi sevenlere mesaj atmak gerekirse şunu yazarım:onun sonsuz ufkundan doğan fikirler yürüttü cansız duvarı horasandan viyana kapılarına kadar. Hacı’nın çizdiği hatlar doğrultusunda uzakları yakın eden harabati babalar makedonyaya gelip buradan açtı yolları hem doğuya hem de batıya ve tuttu mayası bazılarınca küçümsenen hülyalı isteklerin çılgın sevdalar yaratan soruların. Karagöz’ü ve Nasrettin’i bir araya getirecek bir filmin senaryosunu yazmaya başlasam mı gibilerinden bir soru. Acaba aralarında nasıl muhabbetlere sebep olurdu yürüyenduvarlılıkları bu iki kişinin; nasıl bir ayinsel dalgıncılık ve uyanışlı kitlesellik seslenirdi birbirinin gözüne bakarken ve uçar iken kanatsız.

“Yapılabileni yapmakla övünme sen bana! Hadi bakalım yapılamayanı yap, benim düşünce sistemim böyledir. Benim fikrim herşeye rağmen kesintisiz yürür ve hem de nasıl işaretlendirir noktalı algılamaları!”

No comments:

Post a Comment