Tuesday, September 23, 2014

BUHURİZADE MUSTAFA ITRİ EFENDİ İLE HAMAMİZADE İSMAİL DEDE EFENDİ



En yüksekte oturan iki tarihi müzik simalarımız. Biri daha eski ve daha ağır, diğeri biraz daha yeni ve biraz daha hafif. İkincisi üstelik Rumeli kökenli. Gurur ve kıvanç kaynağımız. Dede Efendi’nin besteleri türüküleşmiş zamanla, yani anonim olmamasına rağmen yavaşça halka mal olmuş ve türkü şeklini almış. Bunun böyle olması için tabii ki Dede Efendinin eşsiz duyusal dehasının büyük payı ve rolü vardır. Dede Efendi’nin ince ruhlu kibar müzikşinas yaklaşımı sayesinde bireysel sanatkarane hassasiyetlerin üretkenliği sonucunda birçok nadide eser meydana çıkmış ve günışığı görmüş. Bu bestelerin kaderi muhakkak ki unutulmamaya ve mümkün olduğu kadar genişçe ve olabildiğince yayılmaya yatkın sanat eserleri olarak mekan ve zaman sınırlarını yok sayarak bugün de gönüllerimizi okşamakta. Daha hızlıları da var, daha yavaşları da, yaygın olanları ile daha az kişi tarafından benimsenenleri. Oysa Itri biraz farklı. Tam bir klasik büyüklük. Meditasyona daldıran melodi kombinasyonlarını eşsiz ustalıkla uzun süreli ses çerçevelerine monte ederek tasavvufi müzik duyumunun özüne dalıp bunun sırrına ermiş biri olarak bu yüce özelliğini sanatına aksettiriyor. Onun ses dizeleri derince bir hoşlukla nakşettiriyor ilhamlarını auditiv alemin boyutlarına ve böylece mest olan ruhları ince ve uzun soyut hikayelerin peşinden sürüklüyor. Yavaşça ve anlatım dolu bir ritmik anlayış boy gösterip örtülü seziler ortaya çıkıyor onun bu özelliği sayesinde. Önümüze asil ve tasavvufi derinliğe bürünen bir dinleti ziyafeti sermekte. Müziğin huşu içinde dinlenebileceğini yeniden bu 21. asırda bize hatırlatmakta sanki.

No comments:

Post a Comment