Gorajde:
https://www.youtube.com/watch?v=K2JMqH_7aqA
Dördüncü demo:
https://www.youtube.com/watch?v=p9H32r7iTTg
Saturday, October 4, 2014
Saturday, September 27, 2014
DOĞUSAL BATIVARİ...
Köprü iki yakayı birbirine bağlar, Bizler de doğuyu
batıya bağlayarak köprü oluşturma gibi yüce bir tarihi misyonu üstelenerek bu üstün
görev Tanrı tarafından bize verilmiş ve bağışlanmıştır. Ocak ayı da (yani iki başlı
Yanus-Yanuari) aynı zamanda hem eski geçmiş hem de yeni gelen yıla doğru bakar
ve ikisini birbirine bağlayarak zamanın devamlılığını sağlar. Ufuğumuzun geniş
olması bize has ve kaçınılmaz bir özelliğimizdir. Bu, eskiyi yeniye
bağlamaktır. Yani, eski ile yeni arasında, ve de doğu ile batı arasında
sirkülasyonu sağlamak. Bizim genetiğimizde bir uyum içinde hem geçmişe ve hem
geleceğe yöneliş var, doğuyu ve batıyı aynı zamanda benimsemek, duyumsamak ve
algılamak. İki tarafa bakan iki başlı kartalın çok eski bir oğuz sembolü olduğunu
artık bilim de kabulleniyor. Laurie Anderson ise şöyle demiş: “Doğu ki dünyanın
ucu, Batı ki önceden gelenler”. Bu doğrultuda birkaç fikirleme tavsiyesi:
- Türkiye Batı’nın en doğusu, Doğu’nun en batısıdır.
- Ankara-Asya’da Avrupa, İstanbul ise Avrupa’da Asya’dır.
- Türkiye ne Doğu’dur, ne de Batı, Türkiye yeni bir güneştir.
- Sentezlemeyi-kaynaştırmayı özümseyen bir Alman edibinden “Doğu-Batı Divan”ı.
- Hem Doğu Allah’ındır, hem Batı.
- Türkiye Batı’nın en doğusu, Doğu’nun en batısıdır.
- Ankara-Asya’da Avrupa, İstanbul ise Avrupa’da Asya’dır.
- Türkiye ne Doğu’dur, ne de Batı, Türkiye yeni bir güneştir.
- Sentezlemeyi-kaynaştırmayı özümseyen bir Alman edibinden “Doğu-Batı Divan”ı.
- Hem Doğu Allah’ındır, hem Batı.
Tuesday, September 23, 2014
BUHURİZADE MUSTAFA ITRİ EFENDİ İLE HAMAMİZADE İSMAİL DEDE EFENDİ
En yüksekte
oturan iki tarihi müzik simalarımız. Biri daha eski ve daha ağır, diğeri biraz
daha yeni ve biraz daha hafif. İkincisi üstelik Rumeli kökenli. Gurur ve kıvanç
kaynağımız. Dede Efendi’nin besteleri türüküleşmiş zamanla, yani anonim
olmamasına rağmen yavaşça halka mal olmuş ve türkü şeklini almış. Bunun böyle
olması için tabii ki Dede Efendinin eşsiz duyusal dehasının büyük payı ve rolü
vardır. Dede Efendi’nin ince ruhlu kibar müzikşinas yaklaşımı sayesinde
bireysel sanatkarane hassasiyetlerin üretkenliği sonucunda birçok nadide eser
meydana çıkmış ve günışığı görmüş. Bu bestelerin kaderi muhakkak ki
unutulmamaya ve mümkün olduğu kadar genişçe ve olabildiğince yayılmaya yatkın
sanat eserleri olarak mekan ve zaman sınırlarını yok sayarak bugün de
gönüllerimizi okşamakta. Daha hızlıları da var, daha yavaşları da, yaygın
olanları ile daha az kişi tarafından benimsenenleri. Oysa Itri biraz farklı.
Tam bir klasik büyüklük. Meditasyona daldıran melodi kombinasyonlarını eşsiz
ustalıkla uzun süreli ses çerçevelerine monte ederek tasavvufi müzik duyumunun
özüne dalıp bunun sırrına ermiş biri olarak bu yüce özelliğini sanatına
aksettiriyor. Onun ses dizeleri derince bir hoşlukla nakşettiriyor ilhamlarını auditiv
alemin boyutlarına ve böylece mest olan ruhları ince ve uzun soyut hikayelerin
peşinden sürüklüyor. Yavaşça ve anlatım dolu bir ritmik anlayış boy gösterip
örtülü seziler ortaya çıkıyor onun bu özelliği sayesinde. Önümüze asil ve
tasavvufi derinliğe bürünen bir dinleti ziyafeti sermekte. Müziğin huşu içinde
dinlenebileceğini yeniden bu 21. asırda bize hatırlatmakta sanki.
Saturday, September 20, 2014
“YÜRÜYEN DUVAR” KESİTLERİNİN YENİCİ DAHASI
Yürüyen Duvar anlatısı
bir fenomen olmaktan öte, fenomenüstü bir sufiist vakıa oluşuyla alacalaşan bir
efsaneci çıkışın huşu içinde dalgınlığını sürdürürken hayallenen hareketli bir
tasvirdir. İmkansızlığın yenilgisidir. Her şeyi mümkün kılarız biz diyen Bektaş
Veli’yi sevenlere mesaj atmak gerekirse şunu yazarım:onun sonsuz ufkundan doğan
fikirler yürüttü cansız duvarı horasandan viyana kapılarına kadar. Hacı’nın
çizdiği hatlar doğrultusunda uzakları yakın eden harabati babalar makedonyaya
gelip buradan açtı yolları hem doğuya hem de batıya ve tuttu mayası bazılarınca
küçümsenen hülyalı isteklerin çılgın sevdalar yaratan soruların. Karagöz’ü ve
Nasrettin’i bir araya getirecek bir filmin senaryosunu yazmaya başlasam mı
gibilerinden bir soru. Acaba aralarında nasıl muhabbetlere sebep olurdu
yürüyenduvarlılıkları bu iki kişinin; nasıl bir ayinsel dalgıncılık ve uyanışlı
kitlesellik seslenirdi birbirinin gözüne bakarken ve uçar iken kanatsız.
“Yapılabileni
yapmakla övünme sen bana! Hadi bakalım yapılamayanı yap, benim düşünce sistemim
böyledir. Benim fikrim herşeye rağmen kesintisiz yürür ve hem de nasıl işaretlendirir
noktalı algılamaları!”
Friday, September 12, 2014
YİNE BİRAZ ÖZGÜN EDEBİYAT
Bir aynaya bakışla
serbest edilişin yolcu edası.
*** *** ***
Siyahları ortaya
sermek niyeti varsa bile kimilerin tümlüğe çıkış denemesinde, hissedilişlerin
en uzakçısı bunu sever de yine başkalaşmak hikayesini hatırlar ve böylece
gerçekdışılık anıları yer alır atlatılmış kötülük çıkışların arasında tam
zamanı gelince renklere bürünmek rüyalarıyla birlikte.
*** *** ***
Bunca hertaraflı
bozukluk içinde nasıl olur da bazı temiz arayışlar o kadar uzun zaman
dilimlerinden geçip herşeye dayanıp yine de saf nihayetine ulaşır buna şaşmıyor
değilim.
Monday, September 8, 2014
EJDERHA TİNİNİN CANLANMASI
Ejderha yılının
temel özelliği değişimin yaşanacağı yıllar olarak görülmesidir.
Özellikle
Uygur Türklerinde ejderha sıkça görülür. Ejderhaların gök çarkını
çevirdikleri varsayılır yani dünyanın döndüğüne hükmederler günümüzden
kaç bin yıl önce. Hatta evren kelimesi de buradan gelmektedir. Yani
evirmekten türemiştir evren kelimesi. Aynı zamanda Uygur mitinde yarı
ejderha yarı insan şeklinde tinler vardır. Bazı milletlerin ve dinlerim mitolojilerinde ejdarhayı öldürmek motifi mevcut. Mesela hıristiyan ikonografisinde sıkça rastlanan bir sahne mevcut: "Zafer Kazanan Aya Georgi ejderhayı öldürüyor". Bazı çağdaş Makedon ressamları bile bugün hala eserlerinde bu konuyu yaşatıyorlar (Tabi ki sanatçı kendi geleneğine sahip çıkmalı).
"Yurtta barış, dünyada barış"!!!
Friday, September 5, 2014
İKİ MAKEDONYALI BÜYÜK
Gazi Mustafa Kemal Paşa-Atatürk (Selanik doğumlu) ile
Yahya Kemal Beyatlı (Üsküp doğumlu). Bu iki ulu zat arasında dört dikkate değer
ortak nokta bulunmakta: 1. Her ikisi de Kemal; 2. İkisi de Melami göğünden feyz
alarak kişiliklerini kemale erdirmişler; 3. İkisi de Jön Türk Hareketinden,
yani İttihad ve Terakki’nin faaliyetlerinden uzak durmuşlar; ve 4. İkisi de
bereketli Makedonya toprağının kucağında doğup buralarda filizlenmiş
Makedonyalı Türk dehalarıdır. Ne mutlu bize!
Thursday, August 28, 2014
BABAM İLHAMİ KONYA’DA TAHİR İLE ZÜHRE TEKKESİNİ KEŞFEDEN OLDU
Fevkalade Yörük önsezisi sayesinde babam Konya’ya bir
ziyaretinde Tahir ile Zühre’nin unutulmuş tekkesini keşfetmiş. Babamın bana
anlattıklarını naklediyorum: “Turistik merkezinde kimse böyle bir türbenin
varlığından haberdar değil iken, ben taksicinin biriyle türbeleri sıradan
gezmeye başladım. Neden sonra ahşap bir türbe içinde yan yana yatan iki mezar
gördüm. Mezarlar büsbütün harab durumdaydı. Türbeye bakan küçük kızcağıza
türbenin ismini sordum. “Dönbaba” dedi kız. Ben ısrar ettim: “Ya şu iki yatan gencin
isimlerini biliyor musun?” Kızcağız, neden sonra dedesine gidip hemen bir saat
sonra dönünce: “Tahir ile Zühre’ymiş” dedi”. Böylece babam Tahir ile Zühre türbesinin
varlığını Konya turistik merkezinde de açığa çıkarmış olur. Turistik mihmandarlardan
biri: “İleride Dönbaba türbesine değil, Tahir ile Zühre türbesine turist
grupları götürmeye başlıyacağım” demiş.
Subscribe to:
Posts (Atom)