Şu anda genç Makedonya Türk ressamlarının ilk defa bir toplu sergisine katılıyoruz ve bu sebepten kültürümüz adına tarihi önemden bir sanat olayına tanıklık etmekteyiz. Sadece hatırlayalım, şimdiye kadar ilk ve tek Makedonya Türk ressamlarının toplu sergisi 1995 yılında Daut Paşa Hamamında Bedi İbrahim, Gazanfer Bayram, Yakup Hayro, Mustafa Asim ve İsmet Ramiçeviç’in eserleriyle düzenlenmişti.
Bugün, burada buluşup toplanmamızın sebebi olan genç sanatçılarımızın adlarını teker teker sayayım: Ertunç Sali (karakalem sanatçısı), Neslihan Süleyman (karakalem sanatçısı), Samir Karahasan (karakalem sanatçısı), Amir Karahasan (heykeltraş), Ceyda İbrahim (heykeltraş), Burcu Musli (karakalem sanatçısı), Erzana İslam (tuval üzerine yağlıboya), Şener Halil (karışık teknik) ve Orhan Kamilov (karakalem sanatçısı). Bu yetenekli genç santçıların toplu sergisinin açılış tanıtımının bana düşmesi beni sevinçli ve mutlu kıldığını belirtmek isterdim.
Ben sanat tarihçisiyim, ama burada sergilenen resimlerin ve ressamların ayrı ayrı değerlerine ve özelliklerine ayrıntılı olarak değinmeyeceğim, bu güzel ve nadir olayı daha geniş bir perspektiften, daha genel ve umumi bir bakışla ele almaya çalışacağım. Daha geniş bir çapta ve farklı açılardan bakarak sergiye katkımı sunmaya çaba göstereceğim. Çünkü bilindiği üzere sanat tarihi bilimi sadece sanatın gelişmi için önemli değil, aynı zamanda insanlık tarihinin asırlar boyunca geçirdiği evreler boyunca insanın faal olduğu diğer sahalarla da sıkı bağlıdır. Diğer sanatlar ile bilim dallarına da yeni keşifler için ipuçları vererek, onları da kapsayarak, sanatdışı meselelerde de aydınlatıcı olabiliyor. Mesela etnoloji, tarihyazımı, sosyoloji, arkeoloji, v.s. Bu yüzden bu sunumum beklendiği gibi olmayabilir.
Makedonya toprağında Türk sanatının kökleri şimdiye kadar bilindiği gibi Osmanlıyla başlamıyor, Osmanlıların buraya gelişinden çok daha önce başlıyor. Osmanlı’dan çok daha eskilerden beri buraya yerleşen Türk kavimlerine mensup atalarımız bu topraklarda sanatsal ve görsel içgüdülerini dışa vurmuştur. Ne yazık ki bu eski dönemlerden örneklere pek nadir rastlanabilir. Şimdiye kadar tanınan bulgular arasında, sadece taşlara çizilen damga çizimleri bugüne ulaşmıştır.
Osmanlı dönemine geçince, bu dönemde resim sanatı elbette varolmuş, ancak mimari ve şiir kadar rağbet görmemiş, yeterince önem verilmemiş. Bu noktada bir istisna var, o da Makedonya’da kaleme alınan el yazma edebiyat eserleri kitaplarının sayfalarında, sıkça olmasa da, resim sanatı, yani milli sanatımız olan minyatür diye bilinen resim uslubunun örneklerine rastlayabiliriz. Bu elyazmalarındaki Türk resim sanatı eserleri Makedonya Türk sanat mozaiğimizin çok önemli birer taşçığıdır. Eski ve en yeni sanatımızın gerçek Sanat Tarihi maalesef hala yazılmamış olmamasının üzüntüsü içindeyiz. Sanat tarihi açısından değerli sanatçılarımızın yapıtlarına bilimsel gözle çok az değinilmiş ve değinilmiyor. Layık bir biçimde tanıtılmaktan mahrum kalıyorlar. Oysa bu topraklarda üretilen tek-tük korunmuş eski, ve aynı zamanda çağdaş resim sanat eserlerimiz, Makedonya’dan da öte, Tüm Türk Dünyasının mirası olması pek doğal.
Elyazmaları konusunda daha bir noktaya kısaca parmak basmak gerekliliği duyuyorum. Bu kitaplardaki ornamentik, dekoratif, kibar ve nazik süslemeleri de Makedonya Türk Resim Sanat Tarihine dahil etmek gerekir, onlar da görsel sanatımızın çok önemli öğeleri olarak kabul edilmeli. Elyazma kitaplarının maklaplardaki Şemse adındaki süsleme mesela geleneksel resim anlayışımızın en tipik, karakteristik ve belirgin bir estetik motifimizdir.
Ayrıca sanat plastiği, yani kabartmalar ve ağaç oymacılığı da Makedonya Türk sanat dünyasının kaçınılmaz bir parçasıdır. Bu sanatların örnekleri genelde sivil ve dini mimari sanat eserlerimizin iç mekanlarında rastlanmaktadır.
Burada yer almayan, ama genç Makedonya resim sanatçıları arasında sayabileceğimiz Zühal Nebi Mümin, Ebru Selman, Alpay Recep’in de adlarını anmak isterdim. Bunların yanısıra tanımadığımız daha birçok amatörce resim sanatına gönül veren gençler de olabilir.
Buradaki genç sanatçılarımızın eserlerinde farklı resim estetik anlayışlarının benimsenmiş olması sergiye renklilik vermektedir. Ancak hepsindeki kararlı ve azimli deyiş ortak bir özellik. Çağdaşlık boyutu henüz oturtulmuş değil, ama buna rağmen yenilik arayışları görünürde. Herbirinin ayrı görsel dünyaları var. Ama kendi üslüplarını yaratmanın hala başındalar, ve de farklı olma ihtiyacına henüz yelken açıyorlar. Bazı çağdaş dünya resim ekollerinin etkileri pek doğal ki mevcut, az ya da çok farkedilmekte. Sevindirici bir husus, bireyselliğin gözlenmesi. Üslüp farklılığını çok önemli bir özellik ve olgu olarak görebiliriz. Kendi öz üslüplerini, stilini, mührünü, sanat dünyasını yaratma yolunun başındalar. Kendilerine has öz sanatsal estetik imzaya sahip olmaları baş hedefleri olmalı.
Sanat için sanat tarihi çok önemlidir, aralarında çok sıkı bağ var. Yerli sanat tarihi çalışmalarımızın yetmezliği çok büyük bir boşluğumuzdur, çünkü Sizin gibi genç santçıların eserlerinin değerini anlatabilecek ve sanattaki yerinizi belirleyecek olan mecra sanat tarihi bilimidir. Bu yüzden kendim de bir sanat tarihçisi olarak bu yolda yeterli duyarlılığı göstermediğim ve görevimi gerekli seviyede şimdiye kadar yapamadığım için tüm Makedonyalı Türk sanatçılarından özür diliyorum.
Bu aramızdaki yeni sanatçı adlar sanatımıza yenilik getiriyor ve getirecek. Genelde her yeni şeye seviniriz, yeni güzeldir. Bu sergi vasıtasıyla yeni sanatçı adlarla tanıştığımızın verdiği sevinç ve güzel duygular için emeği geçen herkese borcum büyüktür.
Çağdaş Türk Resim Sanatı nitelik olarak çok zengin değil, ama nicelik olarak çok yüksek bir yerde durduğu kanaatındayım. Bu sergiyle bir zenginlik te siz katıyorsunuz. Burada anmadan geçemediğim bir nokta var, o da şu: sanat instalasyonu sanatının ustası Bedi İbrahim’i bendeniz Makedonya Türk Sanatının piri olarak kabul ediyorum. Bu düşüncem asla öznel ve tesadüfi olarak kabul edilemez, çünkü Bedi İbrahim’in sanat instalasyon atılımları genelde önde gelen Makedon sanatçıları arasında bile en yüksek olarak değerlendirilmektedir. Bedi İbrahim’in sanatı ayarındaki çalışmalar Makedon sanatçılar arasında bile, hatta dünya çapında pek nadir. Onun çalışmalarında mistisizmin, yani türkçe deyimle tasavvufun izlerinin ve etkisinin yoğunluğu başarısının sırrı bence. Milli kodlarımızda kaçınılmaz yer edinen tasavvuf, bu sergiyle bizi şereflendiren Siz değerli genç sanatçılara da bol ilham kaynağı olması dileğimdir.
Bu genç Makedonyalı Türk estetik savaşçıları sadece ülkemizin sanatçıları değil, aynı zamanda Türk dünyası sanatının da sanatçılarıdır. 300 milyonluk bir milletin sanatının temsilcileri ve parçalarıdır. Çalışmalarınızla gerçekleştirmekte olduğunuz sanat hizmetlerinizin takdir edilmesi, toplumumuzun yüce bir görevi olarak algılanmalı. Genç sanatçılarımızın gurur ve umut kaynağımız olması bize çok şey kazandırmaktadır. Makedonya Türk toplumu olarak ayakta kalabilmemiz için en sağlam dayanaklardan biri elbette ki kültür ve sanattır. Varlığımız ve geleceğimiz Siz sanatçıların sarfettiği çabalarla doğru orantılıdır. Makedonya Türklüğünün kaderi kültürümüzün elindedir.
Türk sanatı ve estetik anlayışı engin bir deryadır. Hem eski hem çağdaş resim sanatımız nice yüksekliklere ulaşmış, şah-eserler hiç eksik olmamış, dünyamızı süslemiştir. Sanat yaparken bunun hep farkında olmanız temennisindeyim. Milletçe sanata, ve resim sanatına düşkünlüğümüz bizi biz yapan önemli vasıflarımızdandır.
İyi bir sanat eserinin en önde özelliklerinden biri evrensel boyutu yakalaması, tüm dünyaya mal olması. Ancak evrensele ulaşmak için bir yerden başlamak lazım, bu ise gelenektir. Bu doğrultuda maddi ve manevi geçmişimizden ilham alarak, geçmişimizi unutmayarak, milli Türk kimliğimize sarılarak, bunun yanında da zamanımızın ruhunu gözardı etmeden, bu yeni sanatçılarımızın nitelikli bir şekilde Makedonya Türk resmini, ve genelde Türk Dünyası resim sanatını geleceğin parlak Türk Sanat Dünyasına taşıyarak adları altın harflerle yerlerini alacak ümidindeyim. Maalesef kültür ve sanat erozyonunun yaşandığı Makedonya Türk toplumunda bu sanatçıların çıkışını birer estetik kahramanlık olarak görüyorum. Atatürk’ün sözüyle devam ediyorum: “Bütün ümidim gençliktedir”. Ben burada sadece bir ilave yapacağım: “Bütün ümidim kültür ile sanatı benimsemiş olan gençliktedir, ama aynı zamanda, kültür ve sanata önem verip bu sahalara yatırım yapacak olan büyüklerimizden de beklentilerimiz yok değil”.
Bugün 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı. Bugünkü günde 1919 yılında İstanbuldan kalkan gemisiyle Atatürk’ün Samsuna varıp Anadolu toprağına ayak basmasıyla atılan adım, Türk milletinin galibiyetiyle, bağımsızlığıyla ve özgürlüğüyle taçlandırılmıştır. Bu serginin böyle önemli bir güne denk gelmesi ne güzel bir tevafuk. Atatürk’ün sanata ne kadar önem verdiği çok iyi bilinir, bu şekilde bu serginin ve 19 Mayıs Bayramının arasındaki ilişkiyi anlamlandırabiliriz.
Genç sanatçılarımız Ertunç Sali, Neslihan Süleyman, Samir Karahasan, Amir Karahasan, Ceyda İbrahim, Bucu Musli, Erzana İslam, Şener Halil ve Orhan Kamilov’u en içten temennilerle kutluyor, sanat yolunu seçtikleri için teşekkür ediyorum.
19,Mayıs,2018
Üsküp